4 Kasım 2025 - 17:35
Hamaney’in “Üçüncü Kadın Modeli”: Fâtıma Zehrâ’nın İzinde Bir Medeniyet Tasavvuru

İmam Hamanei’nin “üçüncü kadın modeli” tanımlaması, ne Doğu’nun teslimiyetçi kadın anlayışına, ne de Batı’nın tüketim ve gösteri merkezli “özgürlük” anlayışına dayanıyor. Bu modelin özü, Hz. Fâtıma Zehrâ’nın iman, direniş ve vakar dolu hayatında vücut buluyor.

Uluslararası Ehlibeyt (a.s) Haber Ajansı -ABNA- İran İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Seyyid Ali Hamanei’nin son yıllarda üzerinde ısrarla durduğu “üçüncü kadın modeli” kavramı, modern dünyanın kadına biçtiği dar kalıplara karşı manevi bir duruşu temsil ediyor. Hamaney’e göre, kadın ne Doğu’nun edilgen figürü olmalı, ne de Batı’nın tüketim kültürüne indirgenen “özgürlük” maskesi altında kimliğini yitirmelidir.

Bu anlayışın merkezinde Hz. Fâtıma Zehrâ (s.a) yer alıyor. Hamaney, Fâtıma’yı “İlahi bir model, kadınlığın kemal noktası ve İslamî toplumun kadını için örnek alınacak en yüce şahsiyet” olarak tanımlıyor. Ona göre Zehrâ, sadece Peygamber’in kızı ya da Ali’nin eşi değildir; o, imanın direnişle birleştiği bir şahsiyet, adaletin sesi, mazlumların dayanağıdır.

İmam Hamanei, birçok konuşmasında “Üçüncü model, Zehrâî kadındır” diyerek bu kavramın temeline işaret etmişti. Bu modelde kadın, hem annedir hem toplumun öğretmeni; hem vakar sahibidir hem mücadele alanında aktif bir şahsiyet. Ne tesettürü pasifliğe, ne toplumsal varlığı iffetsizliğe feda eder.

Bu bakış, aslında İran devriminden bu yana şekillenen “kadın, direnişin kalbidir” anlayışının felsefi zeminini oluşturuyor. Fâtıma Zehrâ’nın hayatı; hak karşısında susmayan bir bilinç, zulme karşı duran bir cesaret ve inancın pratiğe dönüştüğü bir örneklik olarak sunuluyor.

Hamaney’in bu kavramsallaştırması, kadın meselesini ideolojik rekabetin ötesine taşıyarak bir medeniyet vizyonu haline getiriyor. Çünkü bu model, kadını ne sadece aileye hapseder, ne de onu sistemin propaganda aracına dönüştürür. Kadını toplumun kalbinde, ahlak, bilgi ve direnişin taşıyıcısı olarak konumlandırır.


Üçüncü Modelin Ruhunda Zehrâî Bilinç

Bu söylemin altında yatan ana fikir, “kadın olmak” ile “insan olmak” arasındaki değer farkını ortadan kaldırmaktır. Hz. Zehrâ’nın şahsında kadın; iman eden, düşünen, üreten ve gerektiğinde direnen bir özne olarak tarif edilir.

Uzmanlar, Hamanei’nin bu yaklaşımını “İslamî feminizm” kavramlarından ayırarak, onu “vahiy merkezli kadın özgünlüğü” olarak tanımlıyor. Bu özgünlük, kadını hem toplumsal hem de manevi hayatın asli kurucu unsuru haline getiriyor.

Bugün İran’da ve bölgedeki İslami direniş hareketlerinde kadınlar, bu “üçüncü model”i kendilerine rehber alarak, savaş meydanlarından kültürel cephelere kadar birçok alanda etkin rol oynuyor. Kadının varlığı, sadece bir kimlik değil, bir direniş manifestosu anlamına geliyor.


Sonuç:

İmam Hamanei’nin “üçüncü kadın modeli” ifadesi, sadece bir toplumsal öneri değil; Fâtıma Zehrâ’nın ışığında doğan bir medeniyet vizyonudur. Bu vizyon, kadının şerefini Batı’nın çıplak özgürlüğünde değil, imanın vakarında ve direnişin onurunda arar.

Ekler

yorumunuz

You are replying to: .
captcha